6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda belirtilen arabuluculuk kavramının yasal tanımı; tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi amacıyla, uzmanlık eğitimi almış tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişi olan arabulucunun katılımıyla ihtiyari olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Üçüncü kişi arabulucu, bazı sistematik teknikler uygulayarak görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getirir ve tarafların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesi için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştirir. Taraflar çözüm önerisi getiremedikleri zaman, arabulucu taraflara çözüm önerisi sunabilir.

Arabuluculuk, dava şartı olmasının, yani 01.01.2018 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenlemeler öncesinde hukuk sisteminize ilk kez ihtiyari olarak yer almıştır. HUAK hükümlerinde de, arabuluculuk esas olarak ihtiyari olarak başvurulabilen bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak belirtilmiştir.  İhtiyari olarak başvurulabilen bir yol olmasına rağmen kişiler arasında doğabilecek her uyuşmazlığın arabuluculuk yöntemi ile çözülebilmesi hukuken mümkün değildir. Nitekim HUAK’ın 1. maddesinde, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde HUAK hükümlerinin uygulanabileceği belirtilmiştir. Yine belirtilen maddenin devamında  aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı hususu özellikle belirtilmiştir.

            Dava şartı arabuluculuk, İş Mahkemeleri Kanunu’nun  01.01.2018 tarihinde  yürürlüğe giren 3. maddesi ile hukuk sistemimizde ilk kez öngörülmüştür. Söz konusu maddede; kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu belirtilmiştir. Ancak iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında dava şartı arabuluculuk hükümlerinin uygulanmayacağı da belirtilmiştir. Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken husus; alacak tazminat veya işe iade talebi kapsamına girmeyen hizmet tespiti davası gibi davalarda da, dava şartı arabuluculuk hükümleri uygulanmayacaktır.

            Ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce TTK hükümleri gereği arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Bu kapsamın dışında kalan ticari davalar için dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmemiştir. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışacak olursak; ticari satış sözleşmesinden kaynaklanan mal iadesi talebi ile açılacak davada, dava şartı olarak arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmamakta fakat ticari satış sözleşmesinden kaynaklanan mal bedelinin iadesi talebi ile açılacak davada ise dava şartı olarak arabuluculuğa başvurma zorunluluğu bulunmaktadır. 

 

            TKHK’ya 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun ile eklenen 73/A maddesi gereği, tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Ancak aşağıda belirtilen hususlarda dava açılması durumunda, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.

– Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar.

– Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar.

– Tüketici örgütlerinin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığının; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve TKHK’ya aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla açacakları davalar.

– Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya satışının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, tüketicilerin veya tüketici örgütlerinin açacakları davalar.

– Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar.

            Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanı tarafından yapılan açıklama ile boşanma aşamasındaki çiftleri bu fikirden vazgeçirmeyi amaçlayan “aile arabuluculuğu” uygulamasının üzerinde de çalışılmaktadır. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı’nın yaptığı açıklamada ise ‘Aile arabuluculuğu ile taraflar ilişkileri yıpranmadan, aile mahremiyeti korunarak, husumetler büyümeden, diğer kişilere yansımadan sorunu barışçıl biçimde çözecekler’  şeklinde beyanda bulunmuştu.

            Yasada arabuluculuğun dava şartı olarak öngörülmüş olması durumunda, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunludur. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde; mahkeme tarafından davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren bir davetiye gönderilir. Davetiyenin davacıya tebliğinden itibaren bir haftalık süre içerisinde ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilecektir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının sonradan anlaşılması hâlinde, herhangi bir işlem yapılmaksızın dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilecektir.

Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin dava şartı arabuluculuğun ilk toplantısına katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda; toplantıya katılmayan taraf, arabuluculuk son tutanağında belirtilecek ve söz konusu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa dahi yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacaktır. Ayrıca söz konusu taraf lehine vekâlet ücretine de hükmedilmeyecektir. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren dava şartı arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda, tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılacaktır.

Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır ve bu belge ile doğrudan ilamlı icra takibi yapılabilmektedir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacaktır. Ayrıca taraflar arasında tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.

Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. Uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir. Burada belirtmek gerekir ki  İş Mahkemeleri Kanunu’nda öngörülen dava şartı arabuluculuk süreci ile ilgili olarak bir istisna bulunmaktadır; işverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı, görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir.

İMK ve TKHK’da öngörülen dava şartı arabuluculuk süreci, arabulucunun görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırılır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir. TTK’da öngörülen dava şartı arabuluculuk süreci ise arabulucunun görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırılır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.

Sonuç olarak belirtmek gerekir ki; arabuluculuk müessesesinin, gerek İş Hukuku, gerek Ticaret Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü açısından zorunlu dava şartı olmasının ardından, Tüketici Hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü için de getirilen dava şartı arabuluculuk sayesinde başarılı sonuçlar elde edilmektedir ve bu başarılar her geçen gün artmaktadır.